6 Kasım 2010 Cumartesi

'Kapitalistler başörtüsünü kullanıyor'

Radikal Kitap 06.11.2009



Safiye Sultan üçlemesiyle Türkiye’de bir zamanlar çok satan listelerini altüst eden Ann Chamberlin ismi şimdilerde raflarda Aynadaki Peçe kitabının üzerinde gözümüze çarpıyor. Yazarın 1975’ten beri kafa yorduğunu söylediği çalışma, sadece kapağına bakıldığında oryantalist anlatımlı bir doğu hikâyesi gibi algılansa da, eser için ‘örtünme geleneğine içeriden bakan’ bir sosyal bilimler çalışması demek sosyal bilimcilere haksızlık olmaz herhalde.
Kitap Fuarı için Türkiye’ye gelen Chamberlin’le yeni kitabını ve dünyanın gidişatını konuştuk...

Kitabınızda ilk fark edilen yargılama değil de anlama çabası içinde oluşunuz. Bir Amerikalı olarak söyler misiniz, nasıl süreçler sizi oryantalist bakmamaya yönlendirdi?
Çünkü ben kadınım. Kadınların sorunları Doğu’da da Batı’da da aynı. Benim kendi toplumumdan bir hoşnutsuzluğum var. İçinde bulunduğum toplum, kadınlar için de, evrenin geri kalanı için de iyi bir toplum değil. 

Evet kitapta kadının Batı toplumlarında da ezildiğinin altı çiziliyor...
İçinde bulunduğum toplumda görüyorum ki, pek çok insan doğudaki kadınların baskı altında tutulduğunu dile getiriyor, yani Doğu toplumlarındaki kadınların aptal olduklarını vurgulamaya çalışıyor. Bu görüş, insanların emperyalist bir bakış açısı sergilemeleriyle sonuçlanıyor. Gelip kadınları özgürleştirelim diyorlar. Teşekkürler ama almayalım...

Bu bakış açısına sahip biri olduğunuz için sizin ‘kültür’ tanımınızı ve ‘insanları bir arada tutan harç nedir’e vereceğiniz yanıtı merak ediyorum.
Kültür bizi insanlaştıran şeyin ta kendisidir. Ve bize dünyanın çok farklı yerlerinde yaşama gücünü veren şeydir. Ancak kültür silah haline gelmeye başladı. Örneğin, Amerika’da okul çocukları kendi kültürlerinden başka tüm kültürlere saldırgan davranmaları yönünde teşvik ediliyor. 

Devleti, kültürü yönlendiren güç olarak kabul etsek de toplumun değiştirici-dönüştürücü gücünü yadsıyamayız, öyle değil mi?
Evet, devlet bir şekilde kendi ideolojisini empoze ediyor. Ve insanlar da sadece kendilerine ait duygularla hareket etme yetisine sahip. Ancak şimdilerde bu değişti. İnsanlar para kazanma arzusunu kendi duygularıymışcasına sahipleniyor.

Batı ve Doğu kültürü arasındaki en çarpıcı fark ne sizce?
Fark, ‘onur’ kavramında. Bizim onur sözcüğümüzün temeli Vikingler’den geliyor. Buna göre bir Viking, ancak şefine hizmet ederek onur sahibi olabiliyor. Viking onurunda kadına yer yok. Doğu sistemine göre ise hem kadın, hem de erkek onuru diye iki ayrı kavram var. Ve bu iki sistem bir araya gelip toplumu ortaya çıkarıyor. Ancak kadın ve erkek onuru bir arada işlerse o zaman ortaya karmaşa çıkıyor. Biz artık batıda onuru boşverdik. Batıda para kimdeyse onur da onda.

Başörtüsü bir tercih midir, dayatma mı?
Yerine göre değişiyor. Bazı durumlar, başörtüsünün kadınlar için çok işe yaradığını düşündürdü bana. Pek çok arkadaşımın kızı, giyim kuşamlarına, erkek arkadaşlarına o kadar vakit ayırıyor ki sonunda okulu bırakıp, saçmasapan bir işte çalışmaya başlıyor. Bunun yanında bazı Müslüman ailelerin kızlarına bakıyorum, evet başı örtülü, evet bu belki onun özgür seçimi değil, ama babalarının o kızlarla kalben daha yakın olduğunu görüyorum. Çünkü babalarının o kızlara okula git, üniversiteye git diye teşvik ettiğini görüyorum. Arkadaşlarımın kızlarına baktığım zaman sürekli kendi reklamlarını yapma peşinde olduklarını görüyorum. Bunun o kızların seçimi olduğunu düşünüyorlar ama bence başörtülü kızlara göre daha çok sömürülüyorlar. 

Başörtüsü üzerine söz söylerken feminist politikaya ihtiyaç var mı sizce?
Çok çeşitli femizimler var. Bazı feministler ‘git ve bir erkeğin yaptığı işi yap’ diyebilir kadına. Bu bakış açısına göre bir kadının parlementoya girmesi yeterli olabilir. Ama eğer bu senatörün dahil olduğu siyasi parti çokuluslu şirketlerin daha fazla para kazanması için çalışıyorsa o zaman bu kadının parlementoda olmasının ne önemi var? 

‘Sadece feminist bakış yetmez bunu başka bir politikayla soslandırmalı’ diyorsunuz. Kendinizi politik olarak nasıl konumlandırıyorsunuz? Sosyalist-feminist diyebilir miyiz mesela...
Feminist sözcüğünün çağrışım alanları çok kısıtlı. Çünkü pek çok insan feminist olmayı parlementoya girmek olarak adlandırıyor. Eğer siz hükumetin gelip kadınlara yardımcı olmasını bekliyorsanız, görüş açınızın sosyalist ya da Marksist olması fark etmiyor. Ancak tarihe bakışta Marksizmin bana yol göstertiğini söylemeliyim.

Türkiye’deki politik gelişmeleri takip edebiliyor musunuz?
Bunu yapmaya çalışıyorum. Ancak Amerika’da kapıların kapatıldığını hissediyorum. Bu nedenle internet bağlantısı haricinde doğrudan bilgi almak çok zor. Çünkü haber kanallarında tamamen filtreden geçirilmiş, kesilip biçilmiş haberler var. 

Kemalist bürokrasinin elindeki malların yeşil sermayenin eline geçtiği bir dönemden geçiyoruz Türkiye’de. Bu süreçle ilgili bilginiz var mı?
Aslında bu anlattıklarınız benim durduğum yerden çok da kötü görünmüyor. Biz de şu anda Amerika’da, daha önce yaşamadığımız şekilde, siyasetin içine çok fazla din öğesinin girmeye başladığını görüyoruz. Bizim toplumumuzda böyle bir şey yaşanırsa bunun sonuçlarının çok kötü olacağını şimdiden görebiliyorum. 

Yine bu el değiştirme süreci içinde değerlendirilirse, başörtüsünün bizatihi kendisinin dinden çok başka; ekonomiye gönderme yapan anlamları da var bugün. Bir ‘madde’ olarak; örnekse ‘moda’ya dair bir anlamı var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Kesinlikle katılıyorum. Ben dokuz yıl önce buraya geldiğimde, yirmi kadından ancak bir tanesinin başı örtülüydü. Ama şu anda bakıyorum çok daha fazla bu oran. Öyle bir izlenim edindim ki, hepsi sanki tatil için Paris’e gidip dönmüş, hepsi son moda başörtüler takıyor. 

Dışarıdan bakınca Türkiye’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz? İran olur mu burası?
Fransa’da da başörtülü kızların eğitim almalarıyla ilgili tartışmalar çıktı. Aynı ülkede yaşayan insanlardan bazıları İran’dakilere, bazıları Fransa’dakilere benzemek isterlerse, o zaman da çatışma çıkacağı kesin. 

Kitapta, “Kapitalizm kendi işine yaramayan her şeyi durdurmak ister” diyorsunuz. Kapitalistlerin Müslümanlarla işi bitecek mi, ne dersiniz?
Elbette bu olacak. Kapitalistler başörtüsünü kullanıyor. Amerika’da bile kadınları kendi çarkı içinde kullanıp daha sonra yaşlanınca, çocuk sahibi olunca ya da hasta olunca ona bakmıyor, fırlatıp atıyorlar.

Kitaplarınızın dünyanın bir ucunda çok okunması nasıl bir duygu?
Hâlâ inanamıyorum. Çok onur duydum, çok şaşırdım. Bir yandan da doğru bir şey yaptığım duygusunu edindim. Dileyen herkes bana annchamberlin@annchamberlin.com adresinden ulaşabilir. Aslında kendi insanlarıma kendi dilimde hitap etmeye çalışıyordum ama bu pek işe yaramadı.

AYNADAKİ PEÇE
Ann Chamberlin
Çeviren: Solmaz Kâmuran
İnklâp Kitabevi
2009 
240 sayfa, 18 TL.