Madeleine Peyroux'nun sesi diyaframımı şişirirken döndüğü gibi döndürüyor başımı...
O hafifledikçe ben de hafifliyorum.
Kendisi bu akşam ve yarın akşam 21.30’da İKSV Salon'da.
Yeni dönemin rock, elektronik ve dahi poptan beslenen alternatif müziğini en iyi yorumlayan kalemlerden biri olduğunu düşündüğüm Banu Öğüt'ün Radikal için bu güzek 'sokak kızı'yla yaptığı röportajı siz de okuyun istedim.
Ve böylece Kayıt Altı ilk konuk yazarını ağırlama şerefine nail oldu.
İşte o röportaj...
İstikrarlı bir yol arıyorum
Uzun süre sokak müzisyenliği yapan Madeleine Peyroux, "Yemeğe ve
kahveye yetecek kadar para kazanmak için çaldığımız günler güzeldi ama
istikrarlı bir yolum olmalıydı" diyor.
Pek çoğumuz Leonard Cohen ’in ‘Dance Me To The End of Love’ ve Elliott Smith’in
‘Between The Bars’ parçaları başta olmak üzere her albümünde titizlikle seçtiği
efsanevi parçaları caz müziğiyle buluşturmasıyla tanıdık Madeleine Peyroux’yu.
Üçüncü kez İstanbul ’u teşrif edecek, bu kez Salon’un caz esintisine dahil
olacak sanatçıyla sokaklardan sahneye müzikal geçmişini ve kendi parçalarının
ağırlıkta olduğu son albümü ‘Standing on the Rooftop’ı konuştuk.
Küçük yaşta sokaklarda çalmanın müzikal kariyerinize getirisi ne oldu?
Şunu itiraf etmeliyim ki o zamanlar ilk önce müzik, sonra para geliyordu
benim için. Sokaklarda çalmaya başladığım zamanlarda insanlar istemememe rağmen
para veriyorlardı. Sonra gördüm ki, sokaklarda çalan, dans ettiren, eğlendiren,
düşündüren çok başarılı gruplar var. Ben de yapabilirim diye düşündüm. Sokak,
özgürlük ve kültürün buluştuğu noktaydı benim için. Ama sonra bunu hayatımın
sonuna dek yapmak istemediğimi fark ettim. Hayatımda istikrarlı bir yol
olmalıydı. Aslında hâlâ bu yolun arayışındayım.
New York ve
Paris gibi, zamanında birçok sanatçıya ilham veren şehirlerde deneyimleriniz
oldu. Bu iki şehrin müziğiniz üzerinde ne gibi bir etkisi var?
Hayatımın belirli dönemlerini Amerika ve Avrupa’da, özellikle Fransa ’da
geçirdim. Amerikan kültürü ve müziğinin özel bir yeri var. Babamın çocukluğunu
geçirdiği New Orleans, müzik eğitimime başladığım yer. Fakat canlı performans
deneyimimi Paris sokaklarına borçluyum. Basit hayat, kaliteli müziği de
beraberinde getiriyor. Paris’te sadece yemeğe ve kahveye yetecek kadar para
kazanmak için çalıyorduk. Müzik yapmanın ötesinde hiçbir şeyi
önemsemiyorduk.
‘Standing on The
Rooftop’ öncekilere kıyasla farklı enstrümanların bir arada kullanıldığı, daha
deneysel bir albüm…
Bu albümün müziğimde daha olgun bir dönemin başlangıcını işaret ettiğini
söyleyebilirim. Bu albümle müzisyen olarak yeni keşifler peşindeydim
dolayısıyla kendimi farklı bir şekilde ifade edebildiğimi düşünüyorum.
Bir röportajınızda başka sanatçılara ait parçaları yorumlamanın
yaratıcılığınızı bir dönem kısıtladığını söylemiştiniz. Birkaç senedir kendi
parçalarınızın ağırlıkta olduğu albümlerle dinleyicilerinizin
karşısındasınız…
Başka insanların parçalarını söylemekten hiçbir zaman kaçınmadım çünkü
aynı zamanda kendim deşarkı sözü yazıyorum. Dolayısıyla bunun bir sorun
olduğunu düşünmüyorum. Ben öncelikle bir şarkıcıyım ve en iyisiyim.
Başkalarının parçalarını yorumlamak ise aynı kişinin başka bir özelliği sadece.
Şarkı söylemenin tüm hayatımı şekillendirdiğini düşünüyorum ve farklı bir tercihim
olmadığı sürece bu değişmeyecek.
Bu albümde daha
baskın olan söz yazarlığı rolünüzde öncesine göre nasıl bir değişim
gözlemliyorsunuz?
Söz yazmada hikâye anlatımı devreye giriyor. Trajediden komediye, hayal
gücüne kadar her şeyden besleniyorsunuz. Kısaca, şarkı sözü yazmak düşünmenin
de ötesinde deneyimleriniz için bir alan oluşturuyor. Tabii benim de kendime
özgü bir hikâye anlatımım var. Yalnızlıktan beslenen, monologlar halinde
ilerleyen ama aynı zamanda dışa dönük olmaya hevesli bir anlatım.
Peki Rolling Stones’tan Bill Wyman’la çalışma fikri nasıl ortaya
çıktı?
Kesinlikle kimsenin Rolling Stones’tan beklemediği bir ortak çalışmaydı
bu. Bill Wyman şu anda, grubu Bill Wyman’s Rhythm Kings dahilinde jazz ve blues
sound’larının bilinciyle müzik yapıyor. Kendisiyle bir araya geldiğimizde aynı
bilinçle hareket ettiğimizi ve benim de bu yolda ilerlediğimi fark ettik. Tabii
ki, Wyman’dan biraz rock’n roll kapabildiysem ne mutlu bana.
Küçük yaşta sokaklarda çalmanın müzikal kariyerinize getirisi ne oldu?