Tassili
Tinariwen
V2/Coop Music
Bir coğrafyanın acılarından damıtılmış bir müzik bugün
dünyanın her yerinde büyük bir şaşkınlık ve sevgiyle kucaklanıyor. Sahneye
poşusuyla, entarisiyle çıkan müzisyenler, hayranlıkla takip ettiğimiz büyük
festivallerde ağırlanıyor. Hala etkileri sürmekte olan filmlerde ve halihazırda
hayatın içinde “terör alarmı” olarak algılanan bir görüntü, her yerde kabul
görüyor. “Batı” gururla onlara ödüllerini sunarken, “Çöl insanları geldi ödülü
kaptı” türünden başlıklar atmayı da ihmal etmiyor. Evet Tinariwen “çöl
insanları” demek, Tuareg dilinde. Kuzey Afrika çöllerinde yaşayan göçebeler
Tuareg’ler.
Grubun kurucusu İbrahim Ag Elhabib dört yaşındayken, 1963’te bir
isyan sonrası babasının ölümüne bizzat tanık olmuş. Bir western’de elinde
gitarı olan bir kovboy görüp, tenekeden bir gitar yapmış.
Elhabib ilk gerçek gitarını 1979’da almış. Elvis Presley, Led
Zeppelin, Carlos Santana, Dire Straits, Jimi Hendrix, Boney M ve Bob Marley
gibi isimleri dinleyerek büyüyen Elhabib, ilk gerçek gitarını 1979’da eline
almış. O yıl Libya’da bir mülteci kampında, kendisi gibi müzisyen
arkadaşlarıyla birlikte çalıp söylemeye başlamış. 1980’de Kaddafi’nin bölgede
mülteci olan tüm genç Tuareg erkeklerini silah altına girmeye çağırmasıyla dokuz
ay savaş eğitimi almışlar. Sırtlarında hem silah hem gitar taşımışlar. 1985’te
benzer bir çağrıyla, yolları başka müzisyenlerle
kesişmiş. Oluşturdukları derme çatma stüdyoda boş bir kaset getiren herkes için
çalıp söyleyen ekibin bu ev yapımı albümleri Sahra Çölü’nün dört bir yanına
dağılmış. 1990’da Tuareg’lerin başkaldırısına katılan Tinariwen, 1991’de ilan
edilen ateşkesten sonra kendisini tamamen müziğe adadı.
Tassili ekibin beşinci albümü, artık daha profesyonel
şartlarda çalışsalar da albümü yine çöle kurdukları bir stüdyoda kaydetmişler.
Tuareg ezgilerini blues gitarlarıyla icra ediyorlar. Bugün “yerim dar” diyerek
çoğumuzu iten bir sistem içine kabul ediliyorlar; ancak isyankâr ve göçebe
ruhlarını koruyorlar. Bu sebeple, Tinariwen’in 23-24 Eylül’de İstanbul’da
Babylon’un dört duvarı arasına nasıl sığmayı başaracaklarını epey merak
ediyorum...
A Different Kind of Fix
Bombay Bicycle Club
Island Records
Henüz deneme yanılma aşamasındalar. Çok gençler ve isimleri
pek çok ödülle birlikte anılıyor. Üç yıldır hayatımızdalar, A Different Kind of
Fix üçüncü albümleri.
Indie-Rock sahnesi içinde, iddialı bir şekilde yola çıktılar.
İngiltere’nin folk şarkılarından epeyce etkilendiklerini her fırsatta dile
getiriyorlar. Bu folk etkiyi bir önceki albümlerinde daha yakından görmek
mümkündü. Bu yeni albümde ise, elektroniklerin imkanlarından daha yoğun
yararlanmışlar. Albümün ilk single’ı Shuffle’ı kendi kafalarından oluşan bir
Pacman oyuna dönüştürerek dikkat çekmeye
çalıştılar.
İsimlerini Londra’daki aynı adlı bir Hint lokantasından alan Bombay
Bicycle Club, ilk albümleri I Had the Blues But I Shook Them Loose’u
çıkardıklarında 90’ların bağımsız grupları Pavement, Sonic Youth, Yo La Tengo’la
karşılaştırılmıştı. Hala bir çok gruba benzetiliyorlar. Bu albümün özellikle
2’nci yarısında Cold Play’i sıkça anımsadığımı söylemeliyim.
Bu tabiri okuyunca “Vallahi ben de öyle düşünmüştüm” dedim;
ama nafile, alıntılamak durumundayım, benden önce de yazdıkları gibi BBC, “kuzey
İngiltere’nin en sıcak grubu”...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder