25.09.2011 (Taraf)
“Söyleyecek
neyin var dostum, içinden geçtiğimiz bu acılı zaman üzerine… Doğduğun bu çölü
terk etmişsin, gitmiş ve onu öksüz bırakmışsın… Cehalet içinde yaşıyoruz, gücü
burada taşıyoruz… Çöl kıskançtır, insanlarıysa güçlü; çünkü çöl kurur durur, başka
yerler yeşerirken…” Yeni çıkan Tassili albümü, bu sözlerle açılıyor… Tinariwen,
cümle kapısından girerken, derdini döküveriyor. Onlar, Afrika’da Mali’nin Kuzey
bölgesinde Sahra çöllerinde yaşayan Tuareg göçebeleri, bir araya geldikleri
1979’dan beri coğrafyalarına insanca yaşamı çağırıyor… Bunu hem geleneklerinden
hem de dünyanın müzik tarihinden beslenerek yapıyor…
Babylon bu yıl “doğuyla ilgili
önyargıları yıkalım” diye organize ettiği Midnight Express konserler dizisi
kapsamında iki gece üst üste Tinariwen’i ağırladı… Konserlerden önce gruptan Abdullah
Ag Elhüseyni’yle konuştuk…
Ag Elhüseyni, basın mensuplarının
önüne çıkmadan önce özenle bağladı poşusunu.
Heybetli, durgun ve ağırdı. Dolambaçlı bir çeviri yöntemine mecbur
olduğumuzdan dört kişi oturduk yan yana… Dördümüzün üzerinde de benzer kot pantalonlar…
Oysa “Adamlar çölden gelmişti”, zihnim suç işler gibi aramızdaki farklara
odaklanıyordu… Ag Elhüseyni’yi benden ayıran poşusu muydu yoksa Diesel saati mi,
karar verememekteydim…
Rolling Stones’la Robert Plant’le
sahneye çıkıyor, dünyaca ünlü gruplara ilham kaynağı oluyorsunuz. Bütün dünya
yerelliğine dikkat çekerek ilgiyle takip ediyor Tinariwen’i. Sizi diğer yerel
gruplardan ayırıp bu noktaya taşıyan nedir?
Biz
insanlara ve başka kültürlere tamamen açık yaşıyoruz. Çölde çadırların
içindeyiz. Çadırların kapısı yok. Bu da bizim kültürümüzün ne kadar açık
olduğunun bir göstergesi. Bir çok ünlü grup ve müzisyen bizim bu
basitliğimizden dolayı bizi seviyorlar. Aynı zamanda biz eski ve uyuyan bir
müzik türünü tekrar canlandırdık, dünyanın bizimle bu kadar ilgilenmesinin
sebeplerinden biri de bu.
Konserleriniz sebebiyle yılın yarısını
çölden ayrı geçirseniz de, hala orada yaşıyorsunuz. Kopmak istemediğiniz şeyi
tarif eder misiniz?
Çölden
ayrı yaşayamayız çünkü bütün ailelerimiz orada. Müziğimizin esas ilham kaynağı
çöl. Çölün ruhu var bizim müziğimizde. Çöl dünyanın en sakin sessiz yeri, orada
her türlü sesi hemen duyabiliyoruz. Sessizliğin bile sesi var orada…
Bu sebeple çölde kayıt yapıyorsunuz…
Kesinlikle
doğru…
Yeni albümünüz Tassili’yi bir öncekinden
farklı olarak Cezayir’de kaydetme sebebiniz nedir?
Tassili
Cezayir’deki bir vadiden alıyor ismini. Orada da Tuareg kabilesinden çok fazla
insan yaşıyor. O yüzden orayı seçtik. Oranın ayrı bir havası var bizim için…
Mekân seçimi albümün tınısını da
etkiliyor. Tassili’nin tınısının grubun ilk yıllarını çağrıştırdığı
düşünülüyor, katılır mısınız?
Aynen
öyle…
Tinariwen kurulduğu günden bu yana barışın
sesi olmayı hedefliyor. Dünya bu sesi duyabiliyor mu sizce?
Biz
özgürlüğün aşkın ve barışın şarkılarını söylüyoruz. İnsanla dünya arasındaki
ilişkiyi ortaya çıkarıyoruz. Gelişimle ilgili bir umut vaat ediyoruz… Hayatın
değişeceği ve yaşam koşullarının iyileşeceğine dair inancı var etmeye
çalışıyoruz… İnsanlar da sesimizi duyuyor.
Batı dediğimiz coğrafya, poşuluyu,
peçeliyi, “terörist” diye etiketlemeye meyilli.
Bazen de bu kılık ilginç bulunarak bağra basılıyor. Hediyelik eşya
muamelesi gördüğünüzü hissettiğiniz oluyor mu?
Bizim
nefes alış ve yaşayış şeklimiz özgürlüğü temsil ediyor. Bu yüzden bizim
hakkımızda asla terörist diyemezler. Terörist olamayız. Biz tamamen barışçılız.
İnsanların bizim hakkımızda bunun aksini düşünmeleri imkânsız… Bizim savaşımız
özgürlük savaşı… Bunun için de gitarlarımızı kullanıyoruz, silahları değil…
Özgürlük düşüncesini geniş kitlelere yaymak istiyoruz ve sesimizi duyuruyoruz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder