18.10.2011 (Radikal/ Hayat)
Hint
asıllı New Yorklu piyanist Vijay Iyer, triosu’yla beraber18 Ekim
Salı akşamı saat 20.30’da 21. Akbank Caz Festivali kapsamında Babylon sahnesinde
olacak.
Bir söyleşinizde “çalarken transa geçiyorum” dediğinizi
okudum… Bu trans halini konuşarak başlayalım mı?
Bu her zaman olmuyor. Hayatımda birkaç kez
olmuştur. Bazen insan çalarken ya da dinlerken müziğin en güzel noktalarında
eriyip kayboluyor. O müziği dinleyen herkesin aynı anda bunu yaşaması çok
güzel. Doğaçlama yapan bir müzisyen için bu an dünyevi düşüncelerden arındığı
ve içindekileri dinleyiciye daha rahat aktardığı bir an olabilir.
Peki siz ne aktarıyorsunuz?
Kişisel tarihinizle Hint müziğini keşfiniz arasında nasıl bir paralellik var?
Hint müziği benim için an be an geleneksel
mirasımı keşfettiğim 20 yıllık bir ilgi. Güney Hindistan müziklerini
derinlemesine dinledikten ve Trichy Sankaran, Umayalpuram Sivaraman gibi usta
perküsyoncularla birlikte çalıştıktan sonra, bu müziğe özgü ritim tekniklerini
öğrenmeye başladım. Hiçbir zaman Hint müziği icracısı olma iddiasını taşımadım;
çünkü böylesi bir müzik üzerinde ustalaşmak onyıllar alır. Fakat 20 yıldır Hint
müziği dinliyorum, üzerine okumalar yapıyorum, Hintli müzisyenlerle sohbetler
ediyorum ve en önemlisi onlarla ortak çalışmalar yürütüyorum. Bu müzik
türlerinde doğaçlamanın rolü üzerine düşünüyorum ve bütün bunların birbirini şekillendirmesine
izin veriyorum.
Yaptığınız müzik üzerine türlü yorumlar var.
Siz nasıl tarif ediyorsunuz kendi
müziğinizi?
Ben 21. Yüzyıl Amerikan müziği yapıyorum. Amerika
son 50 yılda, batılı olmayan toplulukların çoğalmasıyla çok değişti. Bu noktada
benim temsil ettiğim melezlik gayet normal görünüyor (ya da ben öyle düşünmek
istiyorum). Ben müziğimle içinde geleneksel mirasımdan izler taşıyan kendi
hayat deneyimimi aktarıyorum. Elbette bunun içinde başka şeyler de var: klasik
batı müziği, Amerikan popu, rock, soul, hip-hop, elektronik ve deneysel müzik,
modern besteler, Afrika perküsyonu ve elbette hayranı ve daimi öğrencisi
olduğum tüm caz tarihi…
“Caz tarihine saygı duyuyor ama gelecek için
çalıyor”… Sizinle ilgili bir yorumda böyle deniyor…
Şimdiki
zaman için çaldığımı düşünmeyi tercih ederim. Zaman doğrusal bir yönde aktığı için geçmişi ve
kültürümüzün ilerlediği yolu iredeleyebiliriz ve iredeliyoruz da… Ancak bu geleceği
kesinleştirdiğin anlamına gelmez. Biz şu ana
yatırım yapıyoruz. Gelecek için olduğunu söylemek sadece bir tahmin…
Sadece müzik değil başka sanat dallarından
da besleniyorsunuz…
Sanırım diğer sanat dallarından sanatçıların
tercihleri üzerine odaklanıyorum. Sanatçılar insanı derinlemesine anlamak için
çok zaman harcıyorlar.
Bir söyleşinizde “Müziğin dinleyicilerin hayatından bir parça
olduğunu keşfettim” demişsiniz…
Caz klüplerinde ilk çalmaya başladığım
zamanlardı… Oakland’da… Dinleyicilerim Afro-Amerikalılar. Çaldığımız müzik, tarihle bağlantılıydı ve o
insanlar için anlam ifade ediyordu. Müziğin bir hikâye anlatması o an en önemli
şeydi. Benim işlerimde dinleyicinin bir çeşit duygusal yolculuğa çıkmasını
umuyorum. Çaldıklarımla fiziksel ya da ruhsal bir bağ kurmalarını istiyorum.
GQ India isimli dergi sizi en ilham verici
50 Hintli’den biri seçti…
Aslında dergi Hindistan dışında yaşayan 50 ilham
verici kişiyi seçti. Ben doğma büyüme Amerikalı’yım. Güney Asya’daki insanlarla
aramda bir bağ hissediyorum; ancak onlar üzerinde ciddi ciddi etkim olduğunu,
benden ilham aldıklarını sanmıyorum. Sanırım dergi beni seçti; çünkü ben
sanatsal alanda başarı yakalayabilmiş bir avuç Güney Asyalı-Amerikalı’dan biriyim.
Ama yine de benim başarım Hint toplumu için sadece küçücük bir kilometre taşıdır.
Müziğe keman çalarak başladınız. Piyanoyu
sonra keşfettiniz. Piyanoda sizi çeken neydi, hatırlıyor musunuz?
Küçük bir çocukken kız kardeşimin piyanosunun
tuşlarına vurmayı çok severdim. Muhtemelen herkes çok rahatsız oluyordu; ama
benim için vazgeçilmez bir eğlenceydi bu. Enstrümandan aldığım karşılığı, bana
verdiği cevabı hissetmeyi çok seviyordum. Bütün o titreşimleri
hissedebiliyordum. Çok coşkuluydu.
Yeni albümünüz Tirtha’da en çok dikkat çeken müzisyenler
arası uyum oldu. Katılır mısınız?
Tirtha’da çalıştığım iki müzisyen Güney
Hindistan’ın kentsel bölgelerinde doğup büyümüş şimdi de Amerika’da yaşıyorlar.
Ortak çok şeyimiz var. Onlarla olmak kuzenlerimle takılmak gibi geliyor.
Dolayısıyla onlarla müzik yapmak da çok eğlenceli...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder