14 Şubat 2012 Salı

'Seni istemiyorum' der ve giderler bazen...

14.02.2012 (Taraf)

Romantik bir gece geçirecek, birbirinize hayatınızın aşkı olduğunu söyleyecek, sen benim eşimsin diyeceksiniz. Sabah birlikte uyanıp hasretle öpüşeceksiniz. Aynı günün akşamı yaptığınız buz gibi telefon konuşması esnasında 'Evet artık seni istemiyorum' diye haykıracak ve telefonu kapatacak.
Ve bitecek.
Kim bilir 16 Şubat sabahı bu yazıyı okuyan kaç kişi 'başıma gelenleri anlatıyor' diyecek?
Müneccimliğe devam edelim, korkmayın 48 saat sonra acınız hafiflemeye başlayacak. 10. günün sonunda arayıp iyi ki terk etmişsin beni demek isteyeceksiniz. Şaşırtacak kadar kısa bir süreden sonra her şeyin yolunda olduğunu idrak edecek, bu idraktan zevk alacak ve ahmak gibi yeniden aşık olacaksınız.
Sonra gün gelecek bu çok bilindik hikâye yeniden yaşanacak ve yine ağlayacaksınız.
Acıklı değil komik!

Çok kişinin döne dolaşa aşkı aradığı  'bu'gün Cumhur Avcil'le  konuşmak istedik. 
Davulcu olduğu kadar olmasa da psikolog olan Avcil geçen yıl sorunlu âşk hallerini anlatan  ‘Love Sick’ isimli konsept bir albüm yapmıştı.


Neden aşkı anlatmak istedin?
Terk edildim. Sonra hırsla kendimi müziğe verdim. Zaten Histeri Çalışmalarının kayıtları için gece çalışıyorum. Sonra gelip bu şarkıları yapıyorum. Bir yandan da içiyorum. Terk edilmenin acısı bir anda hafifledi. Ve bu albüm bittiğinde benim için bütün bu acı bitmişti. Tabii fiziksel rahatlamanın da etkisi var burada. Albümde manyak gibi davul çalıyorum, sırılsıklam terleyip yorulup hırsımı atmış oluyorum.

Nasıl terk etti?
Her şey gayet güzelken birden ayrıldı sonra tüm iletişimi kopardı. Ne olduğunu anlamadım bile.


Terk edildiğinde neden yıkılıyor insan? Tek başına kalma korkusu mu…
Tek başına kalmak değil de oyuncağını kaybetmenin hüznü var orada.  Mutluluğu bulmuşken kaybetmenin…  Aynı şeyi bir daha yakalayamama endişesi.

Albümdeki karakterin hikâyesi nasıl gelişiyor?
Karakter terk ediliyor. Acıyla yüzleşiyor. Sonra karşıdakini suçluyor. İyice nefretini kusuyor, rahatlıyor. Sonra tekrar başka birisine âşık oluyor. Bu sefer olacak galiba derken tekrar terk ediliyor.

Bunu da yaşadın mı?
Evet  yaşadım. Tekrar terk edildikten sonra ilk halinden daha beter bir hale geliyor insan.
Terk edilir edilmez nasıl yeni bir ilişkiye başlamaya cesaret ediyor o insan?
Ben onu erkek kafa yapısıyla kadınlardan intikam almanın bir yolu olarak düşünüyorum. Yeni bir ilişkide mutluluğu aramak değil. ‘Göreceksiniz siz kadınlar’ gibi bir psikopatlık.

Hayata bağlanma aracı, yarının var olacağının taahhütü olarak mı görüyoruz ilişkiyi?

Doğal ortamımızdan uzakta çok sentetik yaşamlar sürdüğümüz için en yakın arkadaşlarımızla bile o hayata bağlayan şeyi hissedemeyebiliyoruz. O yüzden her şeyi paylaşabileceğimiz bir sevgili istiyoruz.



Paylaşıyorsun da yan yana da duramıyorsun. Neden bu kadar zor bu iş?

Beraber yaşamaktan ziyade birbirine katlanmaya dönüyor iş. Birbirine ne kadar iyi katlanabiliyorlarsa o kadar uzun ve sabit gidiyor ilişki. İnsanların birbirlerine yeterli alanı bırakmamalarından kaynaklanıyor bu da. Sıkboğaz ediyorlar. Birey ilişkinin içinde bağımsızlaşamıyor.

‘Alan bırakmak’ ne demek?
Mesela ben üretmek için yalnız kalmalıyım. Ama bunu da talep etmek yerine yaratmayı tercih ediyorum. Sevgilimin dolu olduğu zamanlarda çalışıyorum örneğin. İnsanlar bunu yapmak yerine ‘istemiyorum seni, git’ diyorlar.

Bir yandan herkes sözüm ona aşkı arıyor, bir yandan ‘istemiyorum seni’ diye kolayca haykırıyor. Bugün niye herkes çok benzer hikâyeler yaşıyor?

‘En değerli benim’ diyerek hareket ediyoruz çünkü. Burada empati çok önemli bir kavram. Kendini korurken insanların da neler hissettiğini anlayıp ona göre davranıp ilişkilerinin kolay devam etmesini sağlayabilirsin.

Woody Allen Annie Hall filminde ‘Beni kabul eden gruba üye olmak istemem’ diyor ya… Biraz da bunun etkisi var sanırım…
Mücadele etmeden kazanılan şeyin değeri az oluyor.  Mücadele derken birinin peşinden koşmayı kastetmiyorum. O ilişkiye verdiğin değerle güzel bir ilişki yaratma çabası. Karşındakini ne kadar seversen sev, seks ne kadar güzel olursa olsun o ilişkinin gitmesi için çabalaman gerekiyor. Bunu yapmadan her şey bir anda çok güzelmiş gibi olunca patlıyor. Bu bir yanılsama çünkü.

İyi de iş mücadeleye gelince bitiyor çoğu ilişki…

Mücadele verip ayrılınca yıkılıyor insan. Belki de o acıyı yaşamamak için mücadele edilmiyordur.
Gerçekçi olmayan bir şeyin peşinde koşuyor insanlar. Gerçekçi olmayan bir gerçeklik yaratmak istiyorlar. O noktada çok şey kaçırdıklarının farkına varmıyorlar.


‘Müzisyenden sevgili olmaz’ diyorlar. Sen ne diyorsun?

Şu an bulunduğum noktaya gelene kadar bahsettiğimiz çok  fazla insanı üzdüm. Çünkü umurumda değildi. Tanınmış bir müzisyen haline geldim, elim yüzüm düzgün, cebimde param var… ‘Önüme gelen herhangi bir insana herhangi bir şeyi yapabilirim, umurumda değilsiniz’ tavrı. Müzisyenlerden uzak durmakta haksız değilsiniz. Ben de kendi yaptığıma benzer bir tavırla karşılaşıp acı çekince durdum düşündüm.

O zaman çektirenin eline sağlık.  Tekrar bir konsept albüm yapmayı düşünüyor musun?
Yaptım bile. Sıradaki karakterimiz anarşist. Bu sefer biraz sistem eleştirisi geliyor, yaşadığımız topluma ekonomik düzene… Bu albümü yasal olarak çıkarıp satmak karakterin kendisine ihanet gibi geliyor. O yüzden internette yayınlayacağım. Tek çekincem bir şeyi satmadığın zaman insanların ona değer vermiyor oluşu. Basına bülten yolladığımda kaç kişi ilgi gösterir bilmiyorum; ama yine de satmayacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder