18 Eylül 2011 Pazar

KAYIT ALTI: Her şey bir mülteci kampında başladı...




Tassili
Tinariwen
V2/Coop Music
Bir coğrafyanın acılarından damıtılmış bir müzik bugün dünyanın her yerinde büyük bir şaşkınlık ve sevgiyle kucaklanıyor. Sahneye poşusuyla, entarisiyle çıkan müzisyenler, hayranlıkla takip ettiğimiz büyük festivallerde ağırlanıyor. Hala etkileri sürmekte olan filmlerde ve halihazırda hayatın içinde “terör alarmı” olarak algılanan bir görüntü, her yerde kabul görüyor. “Batı” gururla onlara ödüllerini sunarken, “Çöl insanları geldi ödülü kaptı” türünden başlıklar atmayı da ihmal etmiyor. Evet Tinariwen “çöl insanları” demek, Tuareg dilinde. Kuzey Afrika çöllerinde yaşayan göçebeler Tuareg’ler.
Grubun kurucusu İbrahim Ag Elhabib dört yaşındayken, 1963’te bir isyan sonrası babasının ölümüne bizzat tanık olmuş. Bir western’de elinde gitarı olan bir kovboy görüp, tenekeden bir gitar yapmış.
Elhabib ilk gerçek gitarını 1979’da almış. Elvis Presley, Led Zeppelin, Carlos Santana, Dire Straits, Jimi Hendrix, Boney M ve Bob Marley gibi isimleri dinleyerek büyüyen Elhabib, ilk gerçek gitarını 1979’da eline almış. O yıl Libya’da bir mülteci kampında, kendisi gibi müzisyen arkadaşlarıyla birlikte çalıp söylemeye başlamış. 1980’de Kaddafi’nin bölgede mülteci olan tüm genç Tuareg erkeklerini silah altına girmeye çağırmasıyla dokuz ay savaş eğitimi almışlar. Sırtlarında hem silah hem gitar taşımışlar. 1985’te benzer bir çağrıyla,  yolları başka müzisyenlerle kesişmiş. Oluşturdukları derme çatma stüdyoda boş bir kaset getiren herkes için çalıp söyleyen ekibin bu ev yapımı albümleri Sahra Çölü’nün dört bir yanına dağılmış. 1990’da Tuareg’lerin başkaldırısına katılan Tinariwen, 1991’de ilan edilen ateşkesten sonra kendisini tamamen müziğe adadı.
Tassili ekibin beşinci albümü, artık daha profesyonel şartlarda çalışsalar da albümü yine çöle kurdukları bir stüdyoda kaydetmişler. Tuareg ezgilerini blues gitarlarıyla icra ediyorlar. Bugün “yerim dar” diyerek çoğumuzu iten bir sistem içine kabul ediliyorlar; ancak isyankâr ve göçebe ruhlarını koruyorlar. Bu sebeple, Tinariwen’in 23-24 Eylül’de İstanbul’da Babylon’un dört duvarı arasına nasıl sığmayı başaracaklarını epey merak ediyorum...


A Different Kind of Fix
Bombay Bicycle Club
Island Records
Henüz deneme yanılma aşamasındalar. Çok gençler ve isimleri pek çok ödülle birlikte anılıyor. Üç yıldır hayatımızdalar, A Different Kind of Fix üçüncü albümleri.
Indie-Rock sahnesi içinde, iddialı bir şekilde yola çıktılar. İngiltere’nin folk şarkılarından epeyce etkilendiklerini her fırsatta dile getiriyorlar. Bu folk etkiyi bir önceki albümlerinde daha yakından görmek mümkündü. Bu yeni albümde ise, elektroniklerin imkanlarından daha yoğun yararlanmışlar. Albümün ilk single’ı Shuffle’ı kendi kafalarından oluşan bir Pacman oyuna dönüştürerek  dikkat çekmeye çalıştılar.
İsimlerini Londra’daki aynı adlı bir Hint lokantasından alan Bombay Bicycle Club, ilk albümleri I Had the Blues But I Shook Them Loose’u çıkardıklarında 90’ların bağımsız grupları Pavement, Sonic Youth, Yo La Tengo’la karşılaştırılmıştı. Hala bir çok gruba benzetiliyorlar. Bu albümün özellikle 2’nci yarısında Cold Play’i sıkça anımsadığımı söylemeliyim.
Bu tabiri okuyunca “Vallahi ben de öyle düşünmüştüm” dedim; ama nafile, alıntılamak durumundayım, benden önce de yazdıkları gibi BBC, “kuzey İngiltere’nin en sıcak grubu”...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder