26.06.2011 (Taraf)
Tutu Revisited
Marcus Miller
Dreyfus
Önceki yıl İstanbul Caz Festivali kapsamında Marcus Miller, Stanley Clarke ve Victor Wooten, Harbiye Açıkhava sahnesinin tarihine geçen bir konser vermişti. Konserde mekânı dolduran binlerce kişiyle birlikte zevkten dört köşe olmuşken, önümde oturan izleyicinin önce yerinde zıplamaya başlaması, sonra da hızını alamayıp “Marcuuus” diye bağırarak sevgi sözcüğü niyetine küfürler savurmasını unutamıyorum. Müziğin “akıl”la mücadelede etkili bir araç olduğunu bilmek başka, deneyimlemek başkaymış... Miller’ın, İstanbul Caz Festivali kapsamında, “Tribute to Miles” projesiyle 7 Temmuz’da tekrar aynı sahnede olacağını hatırlatalım…
Caz tarihine imzasını kazıyan basçı, “Tutu Revisited” ile Miles Davis’e selam çakıyor. Miles Davis’le çalışmaya başladığında yalnızca 22 yaşında olan Miller’ın Davis’e olan hayranlığı epey küçük yaşlara dayanıyor. Alayı müzisyen bir aileden gelen basçının ikinci kuşak kuzenlerinden birinin, yıllarca Davis’in piyanistliğini yapan Wynton Kelly olduğunu belirtmekte fayda var.
1981’de Miles Davis’in grubuna katılan Miller, 1986’da Miles Davis’le Tutu albümünü kaydetti. Şimdi bir albüm olarak elimizde tuttuğumuz Tutu Revisited projesiyle, Miles Davis’i yeniden keşfe çıktı Miller. Davis’ten “müziğin ötesinde, kim olduğumu ve ne yaptığımı öğrendim” diyen Miller, bir konser kaydı olan albümde, Davis ruhuna yepyeni sesler katıyor… Miller’a trompetiyle Christian Scott, davuluyla Ronald Bruner, klavyesiyle Federico Gonzalez Pena ve saksofonuyla Alex Han eşlik ediyor.
The Taking
Duff McKagan's Loaded
Armoury Records
“Ben 70’lerin ürünüyüm. Bugün nasıl düşündüğüm, olaylara nasıl tepki verdiğim, o yıllarda; çocukluğumda biriken anılara dayanıyor. FM radyo. Vietnam savaşı. Punk rock. Nixon davası. PBS televizyonu.”
Yakın zamanda, Seattle Weekly’deki yazılarından birinde böyle demişti Duff McKagan; Gun’s N’ Roses’in 12 yıllık basçısı. Tarih çizgisinin “düz” olmadığını iyiden iyiye hissettiren, biriktirdiklerimize ve bizden taşanlara göz diken, yıkıcı karakterini binbir kılıfa sokan bu yeni dünyanın kaldırımlarında, 70 model olduğunun farkındalığıyla el ele dolaşmak hayli zor olsa gerek...
Gun’s N’ Roses’dan sonra, bir süre de Velvet Revolver’la yoluna devam eden McKagan, yeni yüzyıla, Loaded isimli grubuyla taşındı. Oldukça hareketli bir hayatları var, konserden konsere festivalden festivale koşarken sürekli tazeleniyorlar. Ekibin üçüncü stüdyo albümü The Taking’de bu dinamizmi hissediyor; McKagan’ı var eden 70’leri, onu şöhretin doruklarına çıkaran 90’ların başını anımsıyor ve albümün bir müzikal mirasa sırtını dayamıyor oluşuna da saygı duyuyor insan...
Murat Aydemir Trio
Kalan
“Söylesem tes’iri yok, sussam gönül râzı değil” diyor Halveti İlahisi’nde. Albüm bu eserle açılıyor. Tesadüf belki, ancak kaydın söylemek ve susmak arasında gidip gelen tınısını en güzel bu söz anlatıyor. Geleneksel Türk ezgilerinden oluşuyor albüm. Bu eserleri kendilerini anlatmasına izin verecek şekilde; yani mümkün olduğu kadar sade biçimde icra ediyor müzisyenler.
Tamburi Murat Aydemir, “İncesaz”, “Ahenk” ve “Neva” gruplarının kurucusu.
Murat Aydemir Trio’da, geleneksel enstrumanlarla kol kola girmeyi çok seven, Türkiye caz sahnesinin en sağlam kontrbasçılarından Volkan Hürsever yer alıyor. Onun icrası albümdeki parçalara muhteşem bir çerçeve çiziyor...
İranlı tombak sanatçısı Reza Samani’nin de yer aldığı albümün konukları İran'ın tanınmış vokallerinden Mahyar Shadorvan ve doğaçlama vokaliyle Ahmet Erdoğdular…
Z Raporu
Zaga Band
Esen Müzik
Bol dedikodulu bir albüm bu. Okan Bayülgen’in Zaga’yla başlayıp ismi her yıl değişen programında çalan müzisyenlerin elinden çıktı. Okan Bey’in kendilerine albüm yapmasını beklemişler, Okan Bey onlara değil başkasına albüm yaptı diye küsmüşler, sonra barışmışlar falan...
Bunları geçersek, Okan Bey’in kendilerine hediye ettiği isimle Zaga Band, uzun yıllardır beklediğimiz albümlerini çıkardı. Albümün açılış parçası, programdan hatırlayacağınız, “Machine in My Head”. Sonraki parçalarsa, Funk'tan, Rock'a birçok türün tatlı bir harmanı.
Oldukça eğlenceli bir albüm Z Raporu... Her biri yıllarca birbirinden farklı gruplarda çalan Murat Çopur, Tuncer Tunceli ve Yusuf Tunceli'nin müzik maceralarının özeti belki de… Albüm TTNet’in müzik sitesinden ücretsiz olarak da dinlenebiliyor...
Bel Air
Guano Apes
Sony Music
Guano Apes’in yeni albümlerini epeydir heyecanla bekliyorduk. Zira yıllardır sesleri solukları çıkmıyordu. Albümün grubun alışıldık tınısından uzak olduğunu söyleyemem; ancak parçalar sırtlarını melodik temellere dayıyor, bu sebeple de biraz daha kolay dinlenebilir bir hal alıyor. Sandra Nasić’in vokali gerçekten dinlenmeye değer, parçaların büyük bölümü de ortalamanın üstünde. Bütün bunları bir kenara bırakalım, Bel Air, kırlarda koşmak istediğimiz şu yaz günlerinde tarifsiz bir enerji veriyor. Sunday Lover’ı dinlemeniz bana katılmanız için yeterli olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder