18.07.2011 (Taraf)
Zor bir gündü. Neyse ki atlattık. Arabaya biniyor, yorgunluktan bir süre ağzımızı bile açamıyoruz. Sonra içimizen biri, bir benzin istasyonunda durup, ellerimizi yıkamayı teklif ediyor... Rock’n Coke 2011’in ilk gününden arda kalanlardan biri, festival alanında su ve sabunun olmayışı. Hiçkimse, çok temiz ve çok konforlu bir festival beklemiyor elbette; ama alanda duyduğum “tuvaletler çok pis, hava biraz kararsa da kuytu bir yer bulup işesem, böylesi daha hijyenik olacak” cümlesini unutmam da kolay değil. Üstelik benzer koşullar kamp alanında da mevcut, kilometrelerce yol tepmeyi göze alarak, evine gidip duş alan bile var... Tuvaletin önündeki güvenlik görevlileriyle izleyiciler arasında sık sık tartışmalar çıkıyor...
Zor bir gündü. Neyse ki atlattık. Arabaya biniyor, yorgunluktan bir süre ağzımızı bile açamıyoruz. Sonra içimizen biri, bir benzin istasyonunda durup, ellerimizi yıkamayı teklif ediyor... Rock’n Coke 2011’in ilk gününden arda kalanlardan biri, festival alanında su ve sabunun olmayışı. Hiçkimse, çok temiz ve çok konforlu bir festival beklemiyor elbette; ama alanda duyduğum “tuvaletler çok pis, hava biraz kararsa da kuytu bir yer bulup işesem, böylesi daha hijyenik olacak” cümlesini unutmam da kolay değil. Üstelik benzer koşullar kamp alanında da mevcut, kilometrelerce yol tepmeyi göze alarak, evine gidip duş alan bile var... Tuvaletin önündeki güvenlik görevlileriyle izleyiciler arasında sık sık tartışmalar çıkıyor...
Başa dönersek, çok sıcak bir gündü... AKM’nin önünden kalkan servislere bindik. Yaklaşık 1 saat 15 dakikada sonra Hezarfen’deki kamp alanına 1 kilometre mesafedeydik. Epey bir süre, oradaki trafiğe takıldık. Saat 16.30 gibi, henüz içeri girmeden, duyuğum ilk ses Zero sahnesindeki “Dengesiz Herifler”inkiydi. Festivalde en çok keyif alacağım konserlerden birinin o olacağından, ne yazık ki, henüz bihaberdim. Geçtiğimiz aylarda ilk albümlerini çıkaran ekip, müziklerinin enerjisini sahneye taşımayı başarıyor, dayanılmaz hale gelen sıcakta, izleyicisini zıp zıp zıplatıyor, hiç değilse, “taze” bir iş yapıyordu.
İnsan festival sahnesinde, “farklı” bir şey izlemek istiyor. Ana sahnede Kurban’ı görünce, bu isteğim iyiden iyiye artıyor, ne yalan söyleyeyim... Alternatif bir yol çizip, Vodafone çadırına doğru ilerliyorum. Melis Danişmend sahnede, çadır oldukça kalabalık... Vodafone ve Zero sahnelerinin kendine ait bir izleyicisi var. Pek çok kişi, ana sahneye uğramadan festivali tamamlıyor...
Gün boyu oradan oraya dolaşıyor gençler, büyük bölümü Motörhead’ı bekliyor. Ana sahneye The Kooks’un çıkışıyla, bu kitle iyice sıkılmaya ve sabırsızlanmaya başlıyor. Hatta sahne önünde konseri izlerken, birinin “bir grubun bütün şarkıları nasıl aynı olabilir” dediğini duyuyorum. Ve elbette Duman’ın sahneye ayak basmasıyla, kalabalık iyice artıyor. Oturttuğu karizmasıyla zaten ne yapsa, izleyiciyi kendinden geçirmeyi başarıyor grup.
Bir şarkı önce dans eden bir izleyici, “Geçmiş Olsun” parçasında yere çömelip göz yaşları içinde kalıyor, malûm, festival adeti, halimiz hakikatten “duman”...
1998’de yaşanan “facia”nın ardınan Türkiye'ye gelmemeye yemin etmişti Motörhead. Rock’n Coke için bozulan yemin heyecan katsayımızı yükseltmişti. Saat 21.00’da sahnenin önünde beklemeye başladık. 20 dakika sonunda, kısa bir gitar sesi duyuldu. Kalabalık çığlıklara boğuldu. İzleyicinin büyük bölümü, belli ki “bu an” için oradaydı. Lemmy “buraya 20 yıl evvel gelmeliyik” dedi, izleyicinin enerjisiyle karşılaşınca... Sahnede kaldığı bir saati aşkın süre boyunca, beklenen tüm şarkılarını söyledi. Yeni albümü “The Wörld is Yours”dan bir şarkı için, seyircien “izin” aldı... Grup memnun izleyici memnun... Sahneden indiler... Festivalin en iyi performansını izlediğimizi sanmaktaydık, “bundan sonra Limp Bizkit mi izlenir?” dedi biri, sahne önünden ayrılırken... İzlenirmiş. Limp Bizkit, gecenin en iyi ışık düzenlemelerini ve en enerjik performansını sundu. Gözlerimizi sahneden alamadık.
Konser bitti. Uykusuz, yorgun ve kirliyik... Hedefe kilitlenmiş şekilde kamp alanına doğru ilerleyen insanlar, bir olukta akan “su” gibiydi... Hayır, hayır, serap görmüyorduk...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder