17 Temmuz 2011 Pazar

KAYIT ALTI: Festival konuklarından yeni albümler...

17.07.2011 (Taraf)


Lupercalia
Patrick Wolf
Mercury Records
İstanbul Caz Festivali’nin bu yılki “yeni ozan”ıydı Patrick Wolf.  Sadece müziğiyle değil; duruşuyla da dikkat çeken biri o. “Karşıtlık olsun diye değil, içimden böyle geliyor” dese de, gerek görünüşü, gerek beyanatlarıyla, “aykırı” bir yerde duruyor. 16 yaşında evinin kapısını çekip çıkan, kendine yeni bir hayat kuran Patrick Wolf, profesyonel müziğe adım attığında adını da değiştirmiş. Röportajlarında, “kendime daha iyi müzik yapmak için ilave ettim” dediği “Wolf” isminden üçüncü kişi gibi bahsediyor. İngiliz şarkıcı ve besteci, aynı röportajlarına, pek çok müzisyene benzer, hatta belki artık sıradanlaşmış olan öyküsünü de anlatıyor. Ressam bir anneyle müzisyen bir babanın oğlu olarak dünyaya gelmiş. Babasının kontrbas, flüt ve klarnet’iyle oynayarak, caz kayıtları dinleyerek büyümüş.  Cazdan epey bir süre hoşlanmamış. Daha sonra müziğin tarihine ilgi duymasıyla, bu müziğe ısınmış. Bu onun yolunu pop’tan saptırmasa da, geleneksel öğeleren beslenmesinin önünü açmış. 
İlk albümünü henüz 16 yaşındayken yayınlayan, viyola, ukulele piyano ve davul icrasındaki başarısıyla bilinen Wolf’un beşinci stüyo albümü Lupercalia. Adını antik dönemde düzenlenen bir festivalen alıyor. 13-15 Şubat arasında yapılan, Şubat ayına da adını veren bu festival, sağlığı ve doğurganlığı; aşkı temsil ediyor. Buradan hareketle, âşk temalı şarkılardan oluşan bu albüm için Wolf, şöyle diyor: “Açık ki, âşk pop müzikte çok yaygın bir tema. Fakat ben  bu albümde aşka daha önce denenmemiş şekile yaklaşmak istedim!”


So Beautiful or So What
Paul Simon
Hear Music
Son derece içten ve doğal bir ses o. Hayranları bunca yıldır onu bu samimiyeti nedeniyle seviyor.  Müziğini geleneksel öğelerle “süslemiyor”, bir müzikal tarihi önce içinde hissediyor sonra bize anlatıyor. Paul Simon’ı  “Paul Simon” yapan şey, kariyerine 12 Grammy Ödülü sığdırması,  “The Graduate” isimli film için yaptığı “Mrs. Robinson” parçasının, Amerikan Film Enstitüsü’nce, “100 yılın 100 şarkısı” arasında gösterilmesi, 2006 yılında, Time Dergisi’nin “Dünyaya Yön Veren 100 Kişi” başlıklı listesine girmesi falan değil yani.
Geçtiğimiz aylarda yayımlanan albümü “So Beautiful or So What”ta a bu çizgiden sapmıyor Simon. Şu sıralar yeni albümünün Avrupa turnesinde olan Simon’ın yolu, 19 Temmuz Salı akşam, ilk kez İstanbul’dan geçecek, kaçırmayın...


The Pursuit
Jamie Cullum
Topkapı Müzik
Jamie Clum, Türkiye’de epeydir tanınıp seviliyordu. Fakat geçen günlerde Caz Festivali kapsamında verdiği konseren sonra, popüleritesi olukça arttı. Gerek konsereki sempatik tavırları, gerek piyanosuyla “Ezan”a eşlik etmesiyle, konserden sonra çok konuşuldu o. Pek çok enstrumanın ve müzik türünün imkânlarından faydalanıyor Jamie Cullum. Piyano ve gitarla, sekiz yaşında tanışmış. 10’lu yaşlarında, rock gruplarında çalmaya başlamış. Davuluyla bir hip hop grubuna eşlik ederken,  sevdiği parçalarda kullanılan caz örneklerini duyduktan sonra, müzik yolu yön değiştirmiş… İlk gençlik yıllarını Paris’te yerel caz klüplerinde çalarak geçiren Cullum, doğaçlama yeteneğini ön plana çıkardığı canlı performanslarıyla büyük bir üne kavuşmuş.
Sanatçının son olarak çıkardığı The Pursuit, geçmişinde elini değiriği tüm türlerden besleniyor. Kabaca caz tınılarınının pop ve rock’la buluşması olarak tanımlanabilecek bu albüm, özellikle Cullum’un vokaliyle, “çekici” bir hale geliyor. Albümde Cullum’un kendi bestelerinin yanı sıra, kulağımızın aşina olduğu popüler parçalar da bulunuyor, Rihanna’dan dinlediğimiz “Don’t Stop the Music” gibi...


Turkish Standards No:1
Yavuz Akyazıcı Project
Esen Müzik
İlk bakışta kabul edilmesi kolay bir albüm değil bu, özellikle caz “camiası” için. Elitizm damarıyla oynama ihtimali yüksek yani. Ancak açık ki, merak uyandırıcı ve kulağa eğlenceli gelen bir proje. Caz alanındaki başarılarını kısa bir google aramasıyla bulabilirsiniz Yavuz Akyazıcı’nın. Ve elbette albümde yer alan diğer isimler, Yahya Dai, Ece Göksu, Baran Say, Derin Bayhan’ın.
Sağlam ellerden çıkmış proje. Önemli olan da bu. Albümde “iyi müzik” var, bir de  tarihte pek çok örneğine rastlayacağınız üzere, sevilen ve popüler şarkıların, cazın imkânlarıyla yeniden seslenirilmiş halleri. Caz müziğin dinleyici kitlesinin azlığı üzerine fikir yürütülerek ortaya çıkan bu proje, dinledikçe güzelleşiyor. Çok seviğim ve zihnime kazınmış olan parçaları, birkaç dinlemeden sonra, albümdeki halleriyle mırıldanmaya başladığımı fark ettim... Hatta bazı parçaların bu yeni halini çok daha fazla sevdim... İlerleyen zamanlarda projeye iki albüm daha eklenecekmiş, meraktayım...
Albümde yer alan bazı parçalar şunlar: Şebnem Ferah’ın “Bu aşk Fazla Sana”sı, Nil Karaibrahimgil’in “Kek”i, Hande Yener’in “Romeo”su, Duman’ın “Seni Kendime Sakladım”ı, Teoman’ın “On Yedi” ve “Paramparça”sı, Mor ve Ötesi’nin “Cambaz”ı... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder