15 Temmuz 2011 Cuma

Küçük bir Brezilya yolculuğu...

17.02.2011 (Radikal)






Sao Paulo'lu caz piyanisti Eliane Elias, 50'sini devirdiği şu günlerde, müziğini doğduğu topraklara yani Brezilya'ya yaklaştırıyor. Elias, 2009'da çıkardığı 'Bossa Nova Stories' albümüyle bügün saat 20.00'de İş Sanat'ta.


‘Bossa Nova Stories’ isimli albümünüzle ilgili pek çok eleştirmen ‘Brezilyla köklerine geri döndü’ diye yazdı. Bu albümden önce Brezilya köklerinizi saklıyor muydunuz? 
Brezilya her daim kanımda. Yaptığım müziğin de, her zaman en önemli yapı taşı. Bence albümün Brezilya köklerime geri dönüşüm olarak algılanmasının nedeni, albümün caz tınısı taşımaması ve Bossa Nova’nın öncülerinden Bill Evans’a adanması. Burada ironik bir durum var; çünkü caz da benim köklerimden biridir.
Amerika’da yaşıyor olmak Brezilya’nın güncel müziğinden uzak kalmanıza neden oluyor mu? 
New York’ta yaşamanın müzikal tarzıma çok yansıdığından emin değilim. Çok zengin müzikal köklere sahip bir ülkede doğup, genç yaşta Amerika’ya yerleşmem, dünya vatandaşı olmam, sürekli seyahat etmem, gördüğüm, dinlediğim tüm müziklerden ilham almam müzikal alanımı çok genişletti.
Caz piyanisti ve besteci olma yolunda başlayan kariyerinizde, özellikle son 10 yılda, vokal müziğinizin vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Neden? 
New York’a geldiğimde kendimi bir caz sanatçısı olarak ilan ettim, ama bugün geldiğim noktada şarkı söylemediğim bir müzik yaptığımı hayal bile edemiyorum. Şarkı söylemek bana yepyeni bir boyut kazandırdı, besteciliğimi ve aranjörlüğümü geliştirdi ve hatta beni dinleyicime daha da yakınlaştırdı.
Avrupa caz sahnesindeki pek çok müzisyen Brezilya tınılarından ilham alıyor. Brezilya müziğinde Avrupa insanını bu derece kışkırtan nedir? 
Brezilya müziği doğaçlamalara izin veren çok güçlü kompozisyonlar üzerine bina edilir. Ritimler çok derin ve canlıdır, insanların müziğin içine girmesi kolaylaşır. Çok romantik ve hislidir.
Bossa Nova’nın caz repertuvarına pek çok caz standardı eklediği bilgisinden hareketle, bir cazcı olarak bu müziğin doğuşunun 50’nci yılı şerefine yaptığınız bu albümü, bu müziğe olan saygınızı ifade biçiminiz olarak değerlendirebilir miyiz? 
Elbette öyle. Caz da Brezilya müziği de benim kimliğimi oluşturan müziklerdir. Albümlerim için bir standart aranje etmek istediğimde bir caz müzisyeni olarak iyi bir beste seçmek istiyorum, o kadar... Müziğimde ‘caz’ günbe gün sadeleşiyor; çünkü bence iyi müzisyen söylemek istediğini bir iki nakaratta söyler.
Brezilya’da “Bossa nova, olduğun gibi, tanrının seni yarattığı gibi çalmaktır” diyorlarmış... Bu albümde ‘gerçek siz’e biraz daha yaklaşıyor mu dinleyici? 
Ben bossa nova müziğiyle büyüdüm. Bu müziği gerçek yaratıcılarından öğrendim. Bossa nova ritmini her zaman içimde hissettim. Dolayısıyla zaten hep o ruhla müzik yapıyordum. Bu albümde bossa nova’nın devamına bir katkı sağlamanın ötesinde, kendi müzikal anlayışım, doğaçlamalarım ve yeteneğimle onun sınırlarını genişletmek istedim.
Bu albümde aynı zamanda Amerikan pop standartları da çaldınız. .. 
Bunun örnekleri var... Bossa nova’nın babası Joau Gilberto da repertuvarlarına Amerikan standartlarını eklemiştir. Buradan bakıldığında bir geleneği devam ettiriyorum. Belirli bir müzikal kritere uygun olduğunu düşündüğüm her şarkıyı söylerim.
DownBeat dergisine kapak olan ilk kadınsınız. Kapağa kadın müzisyen taşımakta biraz geç kalmamışlar mıydı, ne dersiniz? 
Belki caz alanında kadınların azlığından kaynaklanıyordur. Yıllardır DownBeat okuyan biri olarak kapaktaki ilk kadın olmak beni çok onurlandırdı. Ve benden sonra kapak olan pek çok kadın da...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder